11 Eylül 2012 Salı

Spor Sorunsalı

Spora gitmek ne zor, karar verilmesi ne komplike bir olaydır ya..
Önce bir heves spor salonuna yazılırsın, ay ne iyi ettim havuzu da var, özel dersleri de, hem evime de yakın, haftada dört gelmessem yuh bana dersin.
Sonra gider güzel güzel eşofmanlar, taytlar, koşu ayakkabıları, termos falan alırsın.
İlk gidersin, bir ölçer biçerler, yağ oranınız şu kadar, su oranınız bu kadar, kasa yüklenir yağları eritir 1 ayda taş gibi yaparız sizi diye gazı verirler.
İlk bir iki hafta süperdir, ooh bu hafta dört kere gittim, 500 gr. yağ kaybettim, hem ortam da süpermiş, dersler falan çok eğlenceli diye laylaylom takılırsın.
Sonra bir gün bi bakarsın, hava yağmurludur, işten çıkıp eve gitmek bile gözünde büyürken spora nasıl gidicem diye düşünürsün, ama sonra hemen aklından bu fikri çıkarıp hadi yürü yürü, gidince hoşuna gidiyor diye hafiften bir iteklersin kendini.
Bir süre de böyle itekleyerek devam ettikten sonra, yavaştan bahaneler yaratmaya başlarsın. En popülerleri, "bugün kendimi iyi hissetmiyorum, bir de spora gidersem direk hasta olurum", "bugün işte deli yoruldum, zaten oraya buraya koştur spor yapmış kadar oldum", "daha yeni fön çektirdim, duş falan saçım bozulacak, hem bugün akşam yemek te yemem eşitlemiş olurum".
Sonra bu bahanelere kendin bile inanmadığın için bu duraklama dönemine bir son verip 2. bir gaz dönemine girersin.
O ilkinden de kısa sürer, zira bu dönemden hemen sonra duraklamayı es geçip direk gerilemeye geçer, spor salonunun kapısını iki haftada bir görmeye başlarsın.

Zaten artık senelik üyeliğin de bitmek üzeredir, kalan son üç ayın yanması çok ta koymaz, bu spor salonu işi bana göre değilmiş, ben en iyisi bir koşu bandı alayım, hem evde Kuzey Güney izlerken mis gibi koşarım der, bandı beklerken üzerine yemeksepetinden bir iskender söylersin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder